Tuesday, November 3, 2009

"Değişim"

Aylar aylar ve de aylar geçti. En son Boston'daydım buradaki kayıtlara göre. Oysaki sonunda İstanbul'a dönmüş bulunmaktayım. Bunun üzerinden de hayli zaman geçti ve ben hiçbir şey yazmadım. Yazamazdım da; çünkü hayatımın en hızlı geçen yazını yaşadım bu yıl. Oradan oraya koşturdum ve beklenmedik bir sürü şey geçti başımdan. Hiçbiri de kötü değildi bu başımdan geçenlerin. Sadece hayatımın gerçek anlamıyla "değiştiğini" hissettim ilk kez. Aslında bu değişimi Boston'da yaşamış olduğumu düşünsem de, bunun gerçekte böyle olmadığına karar verdim sonunda. Evime döndüğümde, bana her şeyin ve herkesin farklı geleceğini söylemişlerdi, fakat her şey yerli yerinde duruyordu. Öncelikle ailem. Onlar aynıydı benim gözümde ve 8 koca ayın ardından yeniden onlarla olmak beni çok mutlu etti, bağımsızlığımı elimden yitirmişim gibi hissetmedim asla. Zaten aile unsuru benim için "özgürlük kısıtlayıcı bireyler topluluğu" anlamına gelmemiştir hiçbir zaman. Bizim evde herkes kendi sınırlarını bilir ve ona göre davranır. Dolayısıyla bu tür şikayetlerde bulunmama gerek kalmaz hiç ve onların da benden bir şikayetleri olmaz. Ancak, ailem dışındaki çevremde ciddi bir değişim olduğu kanaatindeyim. Bu, kendimden mi yoksa onlardan mı kaynaklı bilmiyorum ama sadece hissediyorum. Peki şikayetçi miyim bu durumdan? Onu da hiç sanmıyorum. Doğrusunu istersen umurumda bile değil. Değişim kötüdür diye bir şeye inanmıyorum. Değişim ihtiyaçtır ve kendimde devinimi de beraberinde getirir. Dolayısıyla bunun gerçekleşmesi değil beni rahatsız etmek, bilakis mutlu eder. İnsan ömrü, bence, bu değişimleri tek tek yaşayabilmek için bu kadar uzun. Yaz için yaptığım planları yerine getirmediğimi söylemem gerekir bu arada. Evet, birçoğunu yapmadım, üstelik de önceliklerim tamamen değişmiş durumda. Eskiden "kesin yapıcam" dediğim şeyleri artık yapmak bile istemiyor olabiliyorum. Umurumda da değil zaten. Ve ne öğrendim biliyor musun? Plan yapmak çok ama çok boş bir şey. Yani birkaç haftada bile pat diye amaçlarımın değişebildiğini kendi gözlerimle gördüm, bunu göre göre ve bile bile ne diye plan yapacakmışım ki? Saçma, sadece saçma. Gereksiz yani. İhtiyacım yok. Yaşarım ve görürüm gerisi ise gerçekten umurumda değil. Planlarımı yok ettim diye amaçlarımı da yok etmiş değilim elbette. Sadece önceliklerim değişti amaçlarımda hepsi bu kadar. Hayatımda yeni insanlara yer veriyor olmamın etkisi bunda yadsınamaz. Hayatımı tamamlayan ve ona anlam kazandıran yenilikler öyle hoşuma gidiyor ki, sadece onları bile amaç edinebilirim kendime. İkinci fark ettiğim bir şey ise, hiçbir şey hakkında bir daha kesin olarak yorum yapmayacak olmam. Hiçbir kurduğum bağa "kesinlikle bozulmaz" demeyeceğim veya kimse için "kesin çok iyidir." veya zıttı şeklinde yorum yapmayacağım. "Kesin" lerin hepsi bir gün bozuluyor. İster inan ister inanma ama gerçek bu. Kimsenin aslında dostu yoktur, kendinden başka tabiki de. Kimse birbirine göbek bağıyla bağlı değildir ve kimse, kendim de dahil, "değişmez" değildir, yazımın başında da söylediğim gibi. Dolayısıyla başkalarıyla ilgili intibalarım da değişmeye artık o kadar müsait ki. Eskiden bu durum çok zoruma giderdi. Kabullenemezdim ilişkilerimdeki değişimleri. Her şey durağan ve benim tanıdık olduğum haliyle kalmalı deyip dururdum kendime. Ne kadar gülünç bu, şimdi farkına varıyorum. Bırak değişsin, insanlar gelsin ve insanlar gitsin. Tanımak çok güzeldir insanları. Sahte veya gerçek, binbir türlü insanı tanımak.. Gerçekten zevkli ve ben artık bu zevkten kendimi alıkoymuyorum. Gözümdeki at gözlüğünü kaldırıp insanların sadece alıştığım ve bildiğim yönlerindense, onlarda hiç keşfetmemiş olduğum rezillikleri, basitlikleri, kompleksleri, sahtelikleri, bencillikleri, ikiyüzlülükleri veya belki de hiç fark etmemiş olduğum eğlenceli, iyi ve güzel yönlerini görmeye çalışıyorum. Çok iyi tanıdığımı sandığım insanları bir kez daha tanıdım bu yaz ben. Tanımaya da devam ediyorum. Üstelik bunların üstüne bir de yeni insanlar da eklenince, daha da bir keyif alıyorum. İnsan tanımak güzeldir ne de olsa. En az değişim kadar güzel hem de.