Monday, June 8, 2009

Soğumak

Evet, başlıkta da görüldüğü gibi konumuz soğumak. Ama kimlerden? Ne yazık ki hemcinslerimden, yani kızlardan. Gerçekten soğudum birçoğundan ve de beyinlerinde olmayan mantıklarından. Öyle anlatıldığı gibi komplike falan değildir birçok kızın ruh hali ve istekleri aslında, ben bunu keşfettim en sonunda, bizzat gördüm ve de nefret ettim tam anlamıyla. Çok basit yaratıklar olduğu anlaşılacaktır iyice incelenince. Genelleme yapmaktan her zaman kaçınmışımdır, dolayısıyla bu konuda da genelleme yapmayacağım. Konumuz geniş bir kitleyi kapsıyor olsa da, genellemiyorum. Bilen kendini bilir; ancak benim gözlemlediğim kadarıyla kızları anlatmak isterim sizlere. Özellikle ilişkilerdeki boyutunu incelemek istiyorum bu kitlenin. Öncelikle garanticidir bu kızlar nedense. İlişkide de ne garantisi olurmuş demeyin, aksine asıl ilişkilere sanki iş yatırımıymış gibi bakıyorlar. Erkek hep güçlü -hatta kadının kendisinden her zaman daha güçlü olmalı ki kadınının gözüne girebilsin yoksa aşağılanır zavallım-, zengin, kendisi ne isterse onu sağlayabilecek güçte, akıllı, kariyerli veya yaş küçükse en azından ileride bir şeyler olma yolunda (kendi yorumlarına göre hayatta bir şey olmak nasıl oluyorsa artık) olumluluk vaad eden biri olmak zorundadır bu kızlar için. Akıllarındaki belli sorular cevaplanmadan ve de erkek kişisi hakkında bu tür konulardaki bilgileri almadan yani aydınlanmadan birinden hoşlanıp aşık olmaları mümkün değildir pek. Birini hep bir şeyler yüzünden sevmeye alıştıkları için, sebepsiz ortaya çıkan ve kendi doğallığıyla varolan sevgiye anlam veremezler, bu duygunun saf halini tadamazlar hiç. Bu kriterler olmasa bile bu sefer de yok hobileri, yok hayata yükledikleri anlamları, yok okudukları kitapları ve dinledikleri müzikleri didik didik etmeye başlarlar. Ne yapıp edip o sebep bulunur bir şekilde. Kriter bulma kısmı ilk aşamadır, erkek kişisi bu mini testi geçtiyse, 2. aşamaya geçilir. Görüşülmeye başlanmıştır, her şey yolundadır ve zevkli bir ilişki yaşanılmaktadır.. Zaman geçer ve de kız kişisinde her şey yolunda olsa da tam bir sakinlik ve mutluluk hissi mevcut değildir. Aklında hep başka başka sorular, olmayan beynini kemirmektedir. Başlar kendi kendine sormaya, "acaba beni ciddiye alıyor mu?"," amacı sadece kısa süreli bir ilişki yaşamak mı?"," ileride bu ilişkiyi ciddi boyutlara taşımak istiyor mu?" falan da filan.. Sormadan duramaz ya hani bu varlıklar, kaç yaşında olurlarsa olsunlar hem de.. İş olsun diye soruyor işte, amaç rahata ve mutluluğa erememek. Bu abuk sabuk sorularını sırf kendine saklamayıp bu sefer de partneri olan erkek kişisini germeye başlıyor zamanla. Yahu adam senle olmak istemese, neden zamanını harcasın zaten senle, ayrıca ne diye sürekli gelecek için kendini ve partnerini strese sokuyorsun da o anki mutluluğun tadını çıkarmıyorsun? Ama yoook.. Hele ki söz konusu evlilik olunca, kızımız başlıyor da gerilmeye. Nedense günümüze kadar hep bu anlayış süregeldi zaten. "Erkekler evlenmeye niyetli değiller hiç, o yüzden çeşitli yöntemlerle onları masaya oturtmak lazım!" İşte bu cümlenin ışığı altında kızlarımız kendince taktikler geliştiriyorlar, belli yaşları geçirmemeye çalışıyorlar.. Benim de tam komiğime giden kısmı bu işte zaten. Yani neden birini oturup da evlilik gibi bir kurum için bu kadar ikna etmeye uğraşıyorsun? İstemiyorsa istemiyordur, kendi sebepleri vardır, belki de yoktur ve sadece istemiyordur. Zorunda da değildir zaten. Birinle zorla evleniceksen, ne anlamı var ki o evliliğin? Hiç evlenme, evde kal daha iyi. Mantığı ne bu işin? Mantığı garanticilik işte. İşin özü tam da burada yatıyor. Kızımız evlenip kendi aklınca kendini garanti altına alacak, maddi yönden de manevi yönden de. Toptan saçmalık. Öyle bir yönlendiriyor ki bu mantık onları, işleri zoru bunu elde etmeyi düşünmek. Bu mudur yani sevgi, aşk, bağlılık, bilimum saçmalık?... Duygusuz olduğum düşünülsün istemem, aksine bu insanların yaptığı gerçek duygusuzluktur. Ortada sevgi namına geçen en ufak bir istek ve belirti yok, sadece güven ihtiyacını doyurmaya yönelik bir eylem haline geliyor ilişki içine girmek. Bu güveni sağlamak da hep erkek tarafına düşüyor. Erkek ya tabi, güçlü olandır o. Böyle diyorlar sonra da kadın erkek eşitliği diye sokaklarda böğüre böğüre geziyorlar. Sen kafanda bitirmişsin o eşitliği, sana biri gelip "hadi eşitsiniz, dağılın" dese kaç yazar senin o olmayan beynindeki bu saçma tabuların yerli yerinde dururken, attığın her adımı bir erkeği kafakola almak için atarken? Daha doğrusu erkeklere sanki kafakola alınacak varlıklar gibi bakarken. Eh, o zaman senin ne farkın var o komik bir edayla hemen sıfatını yapıştırdığın "kötü kadın" dediklerinden? Çok mu duygulusun sen? Tekrar bir düşün istersen. Görüntüde nasıl yaşadığın değil, asıl neyi amaçlayarak yaşadığın seni sen yapar. Böyle basit bir amacın peşinden koşturup hayatlarını buna göre ölçüp biçmeye çalışan varlıklara saygı duyasım gelmiyor ve onların hemcinslerim olmalarından da ayrıca utanıyorum. Hepsi böyledir demiyorum ve tekrar altını çiziyorum bunun, ancak gerek yetiştirilme mentalitesi, gerekse toplumun değer yargıları malesef sonucunda böyle basit ve komik bir anlayışı da beraberinde getiriyor. Yazık.

No comments:

Post a Comment